ERTUĞRUL OĞUZ FIRAT
1923 yılında Malatya'da doğan Fırat, 1948'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Uzun yıllar çeşitli illerde yargıçlık yaptıktan sonra 1979'da emekli olarak Ankara'ya yerleşti. Gözü pek, sağlam bir hukuk adamı olarak yıllarını adalet dünyasına veren Fırat, o güne dek biraz geride tuttuğu sanatçı kimliğinin bir ölçüde devreye girmesine izin verdi. "Bir ölçüde" çünkü Ertuğrul Oğuz Fırat yaptıklarıyla tanınmayı hemen hemen hiç istememiş bir kişidir.
Fırat tüm yaşamı boyunca sanatın bütün dalları ile ilgilendi. 1943-44 tarihleri arasında beste çalışmalarına başlayan Fırat, aynı tarihlerde Karl Berger'den armoni dersleri aldı.
İlk şiir ve öykülerini de yine bu sıralarda yazdı. Ankara'da askerliğini yaparken tanıştığı İlhan Usmanbaş'la yazışarak küğ (çoksesli müzik) alanındaki çalışmalarını derinleştirdi. 1953-54'te keman, klarnet ve piyano için "Üçlü Sonat Op-3'ü" yazdı. Besteleri Türk ve yabancı topluluklarca seslendirilen Fırat'ın bir bestesi de Paris'te seslendirilen ve TRT tarafından yayımlanan bir orkestra çalışmasıdır.
Sanatçının bestelerine bugün için de ulaşmak kolay değildir. Oysa müzik çevrelerinde, özellikle de genç kuşaklar için öteden beri benzersiz bir cazibe alanı yaratmıştır. Hala süren "Küğ" dersleri günümüz genç bestecilerinin çoğunun beslendiği bir ocak oluşturmuştur.
Fırat'ın şiir ve yazıları Küçük Dergi, Pazar Postası, Türk dili, Yücel, Opus, Forum, Küğ, Eflatun, Güney, Filarmoni, Ankara Sanat ve Oluşum gibi dergilerde yayımlandı. Sanatçının ilk kitabı öykülerini topladığı Karmakarışık Öyküler Kitabı 1995 de basıldı. Öykü ve şiirlerini içeren antolojik bir bütün olan Seviçıra 1997'de yayımlandı. Fırat'ın en son kitabı ise Çağdaş Küğ Tarihi için İmler-1 adıyla yayımlanan kitabıdır (Yapı Kredi Yayınları, 1999).
Ertuğrul Fırat'ın en az bilinen yanı ressamlığıdır. Çeyrek yüzyıl öncesine kadar kişisel sergiler açan, karma sergilere katılan, hatta yurtdışında da tablolarını sergileyen Fırat, sonradan yapıtlarını, ileride küçük bir müze olsun istediği evinde tutmayı yeğledi. Oysa resmi sanatçının en ulaşılabilir yanıdır. Kolay bir resim olduğundan değil, tam tersine sanatçının kimliğinin katman katman derinleşen özellikleri orada işin içindedir.
Fırat resim yapmaya 1960 da başladı ve resimlerini ilk olarak 1970 yılında Almanya'nın Wuppertal kentindeki "Galerie-Palette-Röderhaus" da sergiledi.
Bilge Karasu'nun "Fırat'ın yaptığı, aradığı, ortaklaşa kullanılan bir resim diline kendi söyleyişini getirmek değil; daha çok, düşlerinin, korkularının, isteklerinin dilini oluşturmak…" sözleriyle nitelediği resimleri yurtiçi ve yurtdışında sergilendi.
Sanatçının, figür ağırlıklı, bilinçaltının dehlizlerine korkusuzca inmiş, güçlü bir renk dünyası kurmuş olan resimlerinin büyük kısmı Türkiye, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika, ABD'deki özel koleksiyonlardadır ve bunların dışındaki tüm resimler Fırat'ın kurduğu Sanat Vakfı'nın malıdır.
Üne kavuşmamış olmasının nedeni, Çetin Altan'ın yaptığı nefis ayırımda aranmalı "Önemli" biri değil Ertuğrul Bey, "değerli" biri.